Kitaplar

Akdeniz, Panait İstrati

Herkese Merhaba

Bugün çok blogta yazıp yazmasam mı diye arada kaldığım sonra telefonumda kitapla çektiğim güzel fotoğraflar olduğunu hatırlayıp yazısını yazayım dediğim bu kitapla karşınızdayım.

sahile gidip kitap okumak

Bu kitap uzun zamandır kütüphanemde duruyordu okuyuveriyim dedim. Bu kitabı kitap fuarlarının birinde indirimde diye ve başlığından dolayı almıştım. Büyük ihtimalle Akdenizde gezen bir adamın anılarıdır diye düşünmüştüm. Çok haksız sayılmam ama nedense o anıların çoğu çok affedersiniz cinsellik ve pezevenklik içeriyor, sadece bunlar değil tabiki ama yine de olaylar genelde bu iki kavram üzerinde döndüğü için okurken daraldım.

Baştan alalım Panait Istrati, Romanyalı bir yazar hatta kendisine Balkanların Gorki’si deniyormuş, gençliğinde Akdenizde gezmiş, tozmuş sonra Fransaya gitmiş. Bu kitabı da Fransızcada yazmış. Bir süre Sovyetler Birliğinde bulunmuş ve oradaki anılarını anlattığı kitapları da varmış. Akıcı bir dili olan hümanist bir yazar kendisi. Sayfalarca anlatabilecek durumları kısa öz ve sade yazmasını beğendim. Yine de kitabın başındaki bizzat kendi yazdığı ön söz kitaptan daha güzel bence.

O önsözden bir parça. Uzun süredir Hümanist bir yazar okumadığım için biraz tuhaf gelmişti.

Bu Akdeniz kitabını bizzat kendi hayatından esinleyip yazmış. Kendisi 1884-1935 yıllarında yaşamış ve bilin bakalım o zamanlar Akdeniz kimlerin kontrolündeydi ? Osmanlının. Şahsen bu beni şaşırttı. Kitabı ve yabancı ismi görünce ilk dedim Portekiz-İspanya o taraflarda geçiyordur diye düşünmüştüm. Aksine kitap doğru olduğundan emin olmadığım sırasıyla Romanya-İstanbul- İskenderiye-Kahire-Libya sonra Romanya.

Kitabımızın ana Karakteri Adrien Zagroffinin hayali Akdenizi gezmektir. Bu yüzden 17-18 yaşlarında ülkesinden ayrılır ve yıllarca ülkesine dönmez. Bu yolculukta çeşitli yol arkadaşları edinir. İlk yol arkadaşı aynı zamanda kendisi gibi bir Romen olan Mikhaildir. Sonra yaşlı Musa ile tanışır. Musa bir Yahudidir ve evden bar açmak için kaçmış fahişelik yapan kızı Sara’yı bulmak için Mısıra gitmiştir. Sara’yı bulup eve getirmesi gerekir çünkü Sara yüzünden diğer kız kardeşleri evlenememektedir. Musa ve Adrien, Sarayı bulur ama ikna edemezler. Sara onlara hayalleri olduğunu açıklar. Ona göre Mısırda herkes hayallerini gerçekleştirebilir, bir bar açıp para kazanıp ülkesine geri dönmek istediğini ve bir yavuklusu olduğunu söyler. Yavuklusu bir pezevenktir, Sarayı başkalarına pazarlayıp kızın parasını yer, bu yüzden türlü açmayı düşündükleri bar için para toplayamazlar…

Sonra Adrien ve Musa Solomon Klein adında bir adamın altında çalışmaya başlarlar ki kendisi de bu tür olaylara girişmiş bir adamdır. Olayların devamı iyi bitmiyor ama burada durayım.

“…vergiler desen yok gibi bir şeydir..” Şuan ki vergileri bir bilsen

Kitabın ilerleyen bölümlerinde Adrien ülkesine döner ama yolculukları orada bitmemiştir.

Her neyse olaylar olaylar. Adrienin böyle maceralarını okuruz. Yazar kitabı yazarken kendi hayatından esinlendiği için bu olayların ve benzerlerinin yaşanıp yaşanmadığını düşünürken kendimize acırız ve insanlıktan soğuruz. Ayrıca yine ana karakterin Adrien olduğu başka kitaplarda varmış.

Kitabı önerir miyim ? İnanın çok arada kaldım. Herkese önerilecek bir kitap değil, merak ediliyorsa okunsun. Kitapta güzel noktalar, sözler var ama insanın içini daraltan olaylar da var. Ama yine de bilemedim.

Herkese bol kitaplı günler

-Alumina

Yorum bırakın