Kitaplar

Yine Ben ve Okuduğum Kitaplar

Evet yine ben

Bu bu bloga düzenli yazacağım diye kaçıncı söz verişim bilmiyorum ama yazmak istiyorum. Ve şunu fark ettim bu blogun en çok okunan yazıları benim kitap, oyun, anime vesaire tanıtım yazılarımmış… Bu yazıların okunması çok mantıklı çünkü insanın her şeyden çok okuyacak güzel bir kitaba ihtiyacı var. Bu yüzden yakın tarihlerde okuduğum bazı kitaplardan bahsedeyim biraz.

Denizi Yitiren Denizci – Yukio Mişima

Yukio Mişima Japonların en meşhur yazarlarından biridir. Meşhur olmasının nedeni sadece yazdığı kitaplar değil, aynı zamanda yok artık dedirten ve başka milletlerden yazarların da hakkında biyografi yazmasına sebep olacak bir hayat hikayesi olmasıdır. Bir çok Japon yazar gibi intihar ederek ölmüştür ama hangi koşullarda harakiri yaptığı… Hayat hikayesini anlatmayı çok isterdim ama bu konuda bilgimin yeterli olduğuna inanmıyorum ve gerek yok başka yazılara kalsın ya da googledan araştırın.

Can Yayınlarının kitap kapaklarını çok beğeniyorum

Ben kendisinin bu kitaptan önce 5 kitabını daha okumuştum. Bereket Denizi serisinin 4 kitabı yani tamamı ve Yıldız isimli kısa öyküsü. Yukio Mişimayı hangi kitabıla okumaya başlayın sorusu için pinterestte böyle bir şema buldum ve çok güldüm. Ben genel olarak Yukio Mişimayı herkese önermem çünkü tarzı ve işlediği konular herkese hitap etmez. Ama şemadan da anlaşılacağı gibi bu kitap iyi bir başlangıç noktası olabilir.

Yazarı ve kitaplarını anlatmaktan bu kitabı anlatmayı unutuyordum. Kitabımız eşi ölmüş 12 yaşındaki oğlu Noboru ile yaşayan dul bir kadın ve denizci Ryujinin ilişkisi etrafında başlıyor. Burada Ryujinin denizcilikle ilgili düşüncelerini, hikayelerini ve denizci hayatı tasvirlerini çok sevdim. Noboru da benim gibi çok sevmiştir eminim. Ryuji Noborunun gözünde kahramanıdır, idolüdü. Ama Ryujinin annesiyle evlenip sıradan bir insana dönüşmesini acıyarak izlemiş ve sonucunda çetesiyle birlikte hiç hoş olmayan bir işe kalkışmıştır.

Benjamin Buttonın Tuhaf Hikayesi – F. Scott Fitzgerald

Şu sıralar hep ince kitaplar okudum sebebi de hemen bir günde bitmeleri, kütüphanede çok yer kaplamamaları hem çantaya rahatlıkla sığmaları hem de yolda okunabilmeleri. Bu kitabın yarısını canım 12’lerimin mezuniyet törenine giderken okudum. Diğer yarısında sonraki gün baş ağrısıyla uyandığımda. Yani her ne kadar 1 günde okunuyor diye övsem de bir günde okuyamadım : (

Kitabı Muhteşem Gatsbynin yazarının yazdığını öğrenince hemen okumak istedim. Fitzgeraldın partiler ve şaşalı ama içi boş dönemleri anlatan anlaşılır sade üslubunu sevmiştim. Bu kitap şaşırtmadı. Kitapta 70 yaşında aklı başında doğan bebek Benjamin Button’ın hikayesini okuyoruz. Doğar doğmaz babasından istediği ilk şey bir baston olan Button zaman geçtikçe gençleşir ve öldüğünde bir bebektir. Tabi zamanın geçmesini boş boş beklemez, üniversiteye başvurur yaşlı olduğu için kabul edilmez, evlenir, şirket kurar, çocuk sahibi olur, savaşlara katılır, çocuğundan daha genç olur vesaire vesaire.

Çok tatlı ve bazı yerlerde düşündüren bir kitap. Henüz izlemediğim bir film uyarlaması da var bu arada.

The Cat who Saved Books – Sousuke Natsukawa

Kitaplar, oldukları yerde kaldığı sürece, yalnızca kağıt tomarından öteye geçmez. Muazzam güç harcanan şaheserler bile, muhteşem öykülerin anlatıldığı büyük eserler bile, kapakları açılmadığı sürece kağıt parçalarından ibarettir. Fakat insanların duygularını döktükleri, değer verdikleri kitaplar yürek barındırır.

Kitapları Kurtaran Kedi

D&R iki yabancı kitap alana ikincisinde yüzde elli indirim yapıyordu bir ara, artık ne zaman gitsem bu indirim var, o sırada bu kitabı aldım. Kolay basit bir ingilizceyle yazılmış ki bunun sebebi yetişkinlerin de içini ısıtabilecek türden bir çocuk kitabı olması. Kitabı aldığım için önce mutsuzdum, daha yetişkinlere hitap eden bir şey bekliyordum ama sonra İngilizce öğretmeni olarak çocuklara okutabileceğim bir kitap bulduğum için mutluyum.

Kapaktaki kedinin şekerliğine bakın ama inanın huysuzun teki

Kitabımızın ana karakteri yetim Rintaro Natsuki, dedesiyle yaşamaktadır ve dedesinin bir sahaf dükkanı vardır. Anlayacağınız üzere dedesi ve Natsuki kitap okumayı çok sever ve mutlu mesutturlar taki Dedesi ölene kadar. Dedesinin öldüğü günün akşamı sahafın kedisi Natsukiyi kitapları kurtarma görevi olduğunu söyler ve beraber sahafın diplerinden farklı dünyalara olan maceralara atılırlar.

Kitabın güzel yanları kitaplar ve kitap okumakla ilgili çok güzel alıntılar içermesi, ana karakterin bir kedi olması (Japonlar ve Kediler, ketçap ve mayonezden sonra en sevdiğim ikili). Kitabın kötü yanı okurken çok sıkılmış olmam. Herkese tavsiye edilebilecek bir kitap ama gençlerin daha çok hoşuna gider.

Bu arada kitabın Türkçe çevirisi mevcut.

Pretty Boy Detective Club 1: The Dark Star that Shines for You Alone – Nisiosin

Bu kitabı Kadıköy gerekli şeylerden, kitaplara zamlar çok gelmeden, bence ucuza ama arkadaşıma göre pahlıya almıştım. Kitabı alma sebebim ise kitabın çizerinin Kinako olması. Biraz ilginç bir tarzı var ama severim kendisini, otome oyunlarında da çalışmıştı. Yazar Nisiosinin ise önceden kitaplarını okumuşum bknz. Japonyada çok meşhur olan Light novel türünde çoğunlukla ergen ve genç yetişinlere göre kitaplar yazıyor.

Ayakkabılar : )

Hikayemiz Mayumi Dojimanın ağzından anlatılıyor. Mayumi mor saçlı, sivri dilli bir ortaokul öğrencisidir. Bir gün mehtaba karşı kendi kendine konuşurken ve ailesine söz verdiği gibi hayalinden vazgeçtiğini söylerken dedektif şapkalı bir çocuk onun bir şey aradığını ve Pretty Boys Dedective Club (Şeker Oğlanlar Dedektif kulübü)’un yardım edebileceğini söyler. Mayumi bu grubun adını önceden duymuştur ama sorun çözmekten çok problem çıkardıklarını bildiği için umursamamıştır.

Sonraki gün Mayumi kulübün diğer üyeleri ile tanışır. Onu kulübe getiren mavi saçlı çocuk Sotoin, şort dışında bir şey giymeyi reddeden güzel ve güçlü bacaklara sahip Hyota, grubun karnını doyuran kuudere kızıl saçlı Michiru, okul başkanlığına oynayan hitabeti gelişmişl Nagahiro ve sanatçı ruhlu Sosaku. Bu kulüp normalde kullanılması yasak resim odasına kurulmuş gizli ama çokta gizli olmayan bir kulüptür. Ve kulübe üye olmanın sadece ve sadece 3 şartı vardır.

  • Şeker Oğlanlar Dedektif Kulübü
    • Şeker ol
    • Oğlan ol
    • Dedektif ol

Bu kulüp Mayumi sorununu dinler. Mayumi kimsesin görmediği bir yıldızın patlamasını görmüştür ve bu yüzden astronot olmak istemektedir ama tüm dünya buna karşıdır. Sonra Mayuminin peşine siyah giyen adamlar düşer ya da benzeri bir şeyler olur. Olaylar olaylar, kaçırılmalar, gizemler, ve bir yetişkin olduğum halde beni de şaşırtan bir kaç tane ters köşeden sonra Mayumi de bu kulübün parçası olur. Ve maceraları serinin çevrilmemiş diğer kitaplarında, manga uyarlamalarında ve animelerde devam eder.

Karakterler, kitabın ilk sayfalarında. Benim favorim Hyota ve Michiru

Benim bu kitap hakkında en sevdiğim şey yazarın kitabı yazmak için seçtiği ve son sözde bahsettiği ana fikir. Karakterlerin maceralarında çok hissedemesekte ana fikrin bu oluşu hoş bir şey bence. yazarın aşağıda paylaştığım sonsözünü okumanızı öneririm. Özellikle sevdiğim yerlerin altını çizdim.

Peki kitabı okumanızı önerir miyim? Ne öneririm ne de önermem. Bildiğiniz klasik bir light novel çok bir şey beklemeye gerek yok, zaman zaman bazı yerlerde ve tasvirlerde sıkıldım. Özellikle Hyotanın bacaklarının anlatıldığı yerlerde, gerçekten tüm o paragrafları toplasak kitabın dörtte biri eder. Hikayenin işlenisi ve kurgusu güzel, bir iki yerde ters köşe yapıyor, karakterlerin birbirleriyle laf atışmaları da zevkli ama bazı yerlerde cringe. Çok gerçekçi değil ama fantastik hiç değil. Öyle bir kitap… İşte bildiğiniz klasik light novel beğendim ama okumasam da çok bir şey kaybetmezdim.

Kitabın başlangıcının Voltaire’ın en sevdiğim sözüe atıfta bulunması Mayuminin ne kadar sivri dilli ve genel kültürlü bir kız olduğunu anlamamıza yeter. Ben anakarakter olarak bu satırları okuduktan sonra Mayumiye ısındım sonra sinir oldum ama neyse.
Bir animesi varmış, her şey kitabı okurken hayal ettiğimden daha caf caflı. Hyotanın sesi çok cırtlak geldi beğenmedim ama Mayumi ve Sotoin ef sa ne

Isabelle – André Gide

An’rey Jid adını duyduğum bir yazardı o yüzden bir kitabını okuyayım dedim ve aldım ve okudum. Yazarı bir kitabını ince bir kitabını okuyarak yorum yapmak güzel olmaz ama bu kitabı okurken sıkıldım, diğer kitaplarını okuyacağımı zannetmiyorum.

Kitap bir tür aile draması ve gizem kitabı. Tezi için araştırma yapmaya Quentfort şatosuna giden ana karakterimiz orada şatonun ahalisinin bir şeyler sakladığını fark eder. Annesi terketmiş, dedesiyle beraber bu eski şatoda yaşayan çocuk; ağzı bıçak açmayan hizmetçiler; geçmişten söz açılınca suskunlaşan ihtiyarlar; bir bahçıvan kulübesi ve güzel fransız bahçeleri vesaire, vesaire.

Okumanızı önerir miyim? Benlik değildi ama belki sizin hoşunuza gider.


Evet sıra beni asıl uğraştıran kitaplara gelelim Kpss kitapları. Fotoğrafını paylaşacaktım ama moral bozmayayım şimdi.

Malesef KPSS sürecine ben de girdim. Öğretmenlik yapmak son aylarında sevdiğim bir işe dönüştü. Çok yorucu olduğu doğru ama güvencesi var ve çalıştığım kurumu çok sevdim. Umarım tekrar orada daha çok maaşla çalışabilirim. Ama öğretmenlikle ilgili en sevdiğim şey çok vaktimin olması, özellikle devlette çalışınca. Bu yüzden ve de ailemin ısrarları sonucunda kpssye çok çalışmadan girdim. Ve malesef tekrar gireceğim, sebebi bir sonraki paragraf ama hiç çalışasım yok.

Sınav iptal oldu, moral pert oldu, tl yandı, ekonomi kül oldu olacak ama hala hayattayım. Hayatta kalmaya ve her zamanki gibi kendi küçük dünyamda psikolojimi korumaya çalışıyorum. Kitaplara bu konuda bana yardımcı oldukları için minettarım. Ve benim küçük dünyamın bir kısmı da bu blog, umarım bu sefer gerçekten dönebilirim ve düzenli yazabilirim.

– Alumina

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s