Herkese Merhaba
Aylardır buralarda yoktum, neden yoktum tahmin edebilirsiniz öhöm okul öhöm. Şimdi ne yazacağımı nasıl yazacağımı yine bilmediğim için ama yazmam gerektiğini bildiğim için dap dağınık, kilometrelerce uzunluktaki bu yazıya hoş geldiniz. Vaktinizi daha eğlenceli bir şeyler okumaya ya da yapmaya ayırabilirsiniz, mesela spotify’dan haftalık keşifi dinlemek ya da camdan dışarı bakıp kırmızı bir balonun gökyüzüne uçuşunu izlemeyi ummak gibi, ama eğer burada şuan bu satırları okuyorsanız, gerçekten hala okuyorsanız, okurken okumak eyleminin yüceliğini göz önünde bulunduruyorsanız, zamanın su gibi aktığını ve hiç durmadığını, satırların anıları saklamak için güvenli bir yer olduğunu ama asla yetmediğini tecrübe ettiyseniz, okumaya devam ediyorsanız…. cidden hala burada mısınız?

(Not bu yazıyı okurken yazmaya başlamıştım, şimdi mezun oldum hatta iş bile buldum. öncesinde şu yazıyı okumanızı tavsiye ederim, okuyacaksanız. Bu yazı daha çok üniversiteden mezun olmamla ilgili uyarmadı demeyin)
Neyse…
Ukala giriş yazısını yazdıktan sonra ki giriş yazısı yazmaktan hoşlanmaz, sadece merhaba ile geçerdim ama bu dönem giriş yazısı yazmaktan gerçekten nefret ettiğimi fark ettim. Bu dönem birçok şeyden nefret ettim ve belki aslında olduğumu düşündüğüm kız değilim ve belki de gerçekten çok yoruldum, psikolojik olarak.
Yorgunluğumun sebebi okul, gelecek kaygısı ve ülkem, ekonomi, toplum ve bunları asla düşünmekten vazgeçmeyen zihnim. Keşke şu Son Samuray filmindeki hiç düşünce yeteneğine sahip olabilsem. Çok fazla düşünce var her yerde, ve kaçacak yer yok hiç bir yerde.
Neden giriş yazısı yazmaktan nefret ettiğime gelirsek, bu dönem “proje uygulamaları”, nam-ı diğer “Tez” dersi aldım. Ve tezime, ki sonradan adı ciddiyeti azaldığı ve tez demeye bin şahit istediği için rapor oldu, giriş yazısı yazmam gerekti. Tez yazmak özellikle uzaktan eğitimde diğer derslerle birlikte yazmak çileli bir durum. Ve tabi benim gibi ertelemede bir dünya markasıysanız ve tezin son halini 2 günde yazdıysanız durum daha da çileli.
Üniversite öğrencilik hayatımda ilk defa sabahladım ve çok ders çalışanların geçirdiği sarhoşluğu yaşadım. O gün ben de komik anılara sebep oldu. Ödevi yani tezi yani raporu yazarken bir yandan yabancı arkadaşıma ses kayıtları attım, Allahım bir ses kaydında o sıralar Genshin oynadığım için Albedooo Oniiiichaaaaan diye bağırıyorum, diğerinde de my brain brain saibouu saibouu is death, my brain cells are dead diye çıldırıyorum. Sabahlayin utançla ardından yarıla yarıla o ses kayıtlarını tekrar dinledim. Dahası O gün 5’te yatmıştım ama ödevin başından 3.50’te kalkmıştım. Şimdi diyecekseniz o bir saatte ne yaptın? gidip mal gibi internette “creepy children’s nursery rhyme” arattım ve uykumu iyice kaçırdım 😁 (bu arada aralarında en ürkütücü olanı Çinlilere ait olan bu 10 tavşan ninnisi, bu şarkıyı o kadar çok dinledim ki Çince ilk kısmı söyleyebiliyorum dah çuça bingla err çuça çao ) Ve bu arada ninniler neden bu kadar ürkütücü ? Dub Dub Mary
Bu dersi veren hocayı çok seviyordum, ama kendisi çok meşgul biri olduğu için bu dönem çok verimli geçmedi gibi geliyor. Geçen dönem takıldığım yerlerde whatsapptan mesaj atabiliyordum ama bu dönem elim hiç mesaj atmaya gitmedi. Ve zaten meşgul olduğu için derslerimizden bazıları ertelenmişti bir de ben oyalamayayım dedim.
Her neyse tezimin konusuna gelirsek uzaktan eğitim döneminde grup ödevleri. Grup ödevlerinden nefret ederim, çekilmezler tamam eğitim öğretim hayatı ve bireylerin sosyal ilişkilerini geliştirmekte gerekliler, dahası öğretmenlere 5 ayrı ödev okumaktansa 1 ödev okutarak zaman ve enerji tasarrufu sağlıyorlar ama yine de ÇE. KİL. MEZ. LER. Ve şaşırtıcı olmayan bir şekilde uzaktan eğitimde daha da ÇE. KİL. MEZ. LER.
Neyse tezimin amaçlarında grup ödevlerinin verimliliğini anlamak yazıyor ama asıl amaç grup ödevlerinin rezilliğini açıklamak ve gelecekte grup ödevlerinin verilmesini engellemek ve hocaların neler çektiğimizi anlamasını sağlamak. Umarım en azından bizim okulda bir değişiklik sağlayabilirim.
Veri toplamak ve analizi en zor olan kısımlardı. Veri toplamak için anket hazırlayıp okullun whatsapp gruplarına attım, yeterince katılımcı sağlayamayınca, ki bunun sebebi herkesin aynı anda anketleri paylaşmasıydı, samimi olduğum hocalarımın dersine girip katılımcı topladım, toplam 88 kişiye ulaştım. Anketim hem şıkı hem açık uçlu sorulardan oluştuğu için iki türlü veri analizi yaptım ve çok gerekli olmadığı halde azıcık SPSS öğrendim. Tuhaftır ki anketi benim gibi olan diğer arkadaşlar SPSS öğrenmediler. Ve kendimle gurur duyuyorum ki tek kişilik tez yazmama rağmen diğerlerine kıyasla daha çok kişiye ulaştım ama keşke ulaşmasaydım çünkü açık uçlu analizi çok yordu.
Neyse burada bulduğum sonuçlardan bazılarını paylaşmak istiyorum çünkü neden olmasın

Sonuç olarak uzaktan eğitimde iletişim kurmak zor olduğu için grup ödevi hazırlamak zor ve öğrenciler daha küçük gruplarla çalışmayı tercih ediyor.
Instagramda bu hikayelerimi buldum bu tezi yazarken hazırladığım hikayeler hehehhe





Bu dönem aldığım bir diğer ders Türk eğitim sistemi ve okul yönetimi dersiydi. Dersi veren hocayı çok sevdim. Bizi sıkıcı bilgilerle yormadı aksine ufuk açıcı bilgiler paylaştı 3. öğretmen, konda veri tabanı, sosyal ilişkiler kuramı vesaire. Kendisinden ders aldığım için çok mutluyum. Keşke dersler online olmasaydı. Kendisiyle yüz yüze tanışacağım diye kendime söz verdim ama okula kaç kere uğramama rağmen kendisini odasında bulamadım.
Bu dönem aldığım derslerden tezden sonra en belalı olan ders heralde Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihidir. Tarihi severim ama yakın tarihi öğrenmektense en eski tarihi dönemleri öğrenmek daha ilgi çekici gelir, çocukken sırf bu yüzden arkeolog olmak istiyordum. Yakın tarihi, oy kullanan her vatandaş gibi öğrenmek benim vazifem ama ne zaman yakın tarihi öğrensem, özellikle 60’lar ve sonrasını, üzülüyorum, içim daralıyor… Neyse bu dersi zor yapan etkenlerden biri buydu diğeri ise dersi veren hoca. Hoca faktörü çok önemli.
Hocamız geçen dönem dersini aldığım hocaya kıyasla biraz taraflı geldi, ders anlatması ve sınav soruları çektirdi. Derslerde slayt yerine kitap ve dergi alıntıları kullandı ve bazen sadece konuşarak dersi anlattı. Artık odaklanma sürem 20 dakikadan 5 dakikaya düştüğü için dinleyemedim ve ders materyallerini okumadım çünkü okuyup anlayana kadar ohoo. Hakkını yemeyeyim ders başlarında işleyeceğimiz dönemlerle ilgili film, kitap belgeselleri izleyip izlemediğimizi sordu ve bu şekilde bir sürü dizi film öğrendim. Metin ve alıntılarla ders işlemesi başlarda hoşuma gitti, fen edebiyatta olsaydım ve son sınıf olmasaydım faydalı bulurdum ama yok olmuyor, gerçekten sınav konularının çoğunu sınav sırasında öğrendim. Ve sınavlar o sorular neydi ?!??!! Alın o sorulardan bir tanesi

Güya burada öğrencilerin dersi dinleyip dinlemediğini yokluyor. Başım derde girmesin diye şıkları almadım, şıklarda hepsi 60’larda geçen olaylar yazılı. Bu soruyu görünce sinirden gülmeye başladım kardeşim yan odadan abla noluyor diye yanıma geldi. Bir de daha komik olan sınavda bir kere işaretlediğimiz soruya tekrar dönemiyoruz ardından sınava ekstra 20 dakika süre veriyorlar AHAHAHAHA.
Bu dönem tüm 4 yıllık üni hayatım boyunca ilk defa kendi hür irademle ders seçebildim. Yani zorunsuz seçmeli ders alabildim. İki seçeneğim vardı kısa öykü incelemeleri ve izlence tasarlama. İkinciyi seçtim, çünkü İzlenceyi veren hocadan geçen yıl staj dersi almıştım, çok verimliydi ve bu dönem stajı alsığım hoca kısa öyküleri veriyordu. Aynı hocayı haftada iki kere görmek istemediğim için iyi oldu.
Ders verimliydi, final ödevi dışında çok yormadı ve az kişi olmamızdan dolayı samimiydi. Galiba rahat geçiriyor diye herkes kısa öykü almış. Ayrıca bu derse üni akredite olduğu için müfettiş geldi. Çok ilginçti. İlkokuldan beri müfettiş görmemiştim.
Son dersi okulun bahçesinde işledik. Özlemişim okulu. Ve şunu farkettim üni hocaları öğrencilere en çok mezun olmaya yaklaştıklarında değer veriyor saygı duyuyor. O hoca bize anılarını ve üni sonrası yüksek lisans için tüyolar verdi, minnettarım☺️.
Onun dışında sırf bu dersi veren hoca katılıyor diye bir TED konuşmasına katıldım. Onlinedı ama ufuk açıcıydı. Artık Mezun olmadan önce TED konuşması dinlemedi dedirttmem.
Staj dersi yine iki kısımdan oluşuyordu ve keyifliydi, 1 sunum yaptığımız teorik kısmı ve ikinci ders anlattığımız ve gözlem yaptığımız pratik kısmı.
Teorik derste 8 kişiydik ve staj dersini veren hoca birinci sınıftan beri dersimize giren biri olduğu için ortam samimiydi. Bu derste kamera açmak zorunluydu ve ders 18.00daydı. O saatlerde derse girmekten nefret ediyorum. Dersi veren hoca 1. sınıftan beri kendisinden ders aldığım için yakınlık hissettiğim bir hocaydı. Sözleri net, bilgiden çok davranışa ve iletişime önem veren bir insandır. Kendisi özgüven konusunda bana çok şey kattı ama tabi ki ben dersinde yaptığım sunumda çuvalladım. Bu hoca aynı zamanda birinci sınıftayken dinleme ve sesletim dersimize girerdi, ve benim telafuzum kötü olduğu için düzeltmek adına biraz fazla üzerime gitmiş olabilir. O yüzden onun yanında İngilizce konuşurken iki kat gergin olurum. Sunumumu batırmamım birinci sebebi buydu. İkinci sebebi ise gerçekten hazırlarken çok saçmalamışım ve bir sürü yazım hatası yapmışım. Üçüncü sebepse ödevi yanlış anlamışım 20 sayfadan sorumlu olmam gerekirken ben 60 sayfadan özet geçmişim… Diğer arkadaşların sunumları çok daha iyi geçti. Ama bu dersin bu kısmını atlattık ve hoşça vakit geçirdik önemli olan bu

Dediğim gibi bence bu ders çok keyifliydi. O 8 kişi arasında iyi geçinemediğim bir insan yoktu, bu yüzden ve hocamızın enerjisi sayesinde çok samimi bir ortam vardı. O ortamı özleyeceğim. Bazen kamera açmaktan daraldım ama kamera açınca etkileşim daha çok oluyorudu.
Staj dersinin ikinci yarısında ise hayatımın ilk öğretmenlik tecrübesini edindim. Bu tecrübenin online olması üzdü ve ilk dersimi anlatırken sınıf 9 kişiydi. Ben sınıfın hocası, diğer iki stajyer arkadaşım ve ilk öğrencilerim. İsimlerini unutmadım, unutmayacağım: Işıl, Murat, Yağmur, Sudenaz ve Hatice. İlginç bir tecrübeydi. Bir öğrenci vardı. sınıfın gerisindeydi bir dersin 5 dakikasını ona harcamıştım, ondan sonra o daha çok derse katılmaya başladı. Dersin sonunda sınıf hocası da şaşırdı. Eğitimde gerçekten ne ekersen onu biçersini kısa versiyonunu yaşadım galiba. Öğrencilerimin yüzlerini hiç görmedim. Ben kameradan bir iki kere yüzümü açtım ama çocuklar açmadı. Çok heyecanlandım. Staj hocam çok iyi bir insan sağolsun bana sürekli whatsapptan yardımcı oldu. Kendisiyle tanışmak istiyordum. Bizimle iyi ilgilendi.
Bu dönem en çok yorulduğum dersler staj ve proje dersiydi, ikisinin bir arada bulunmasıydı. Gerçekten bilgisayarımdan ve hayattan soğudum bu derslerin yarattıkları gerginlikten dolayı. Uzun süre bilgisayarımı açmadım ve word’e girerken korktum.
Karşılaştırmalı eğitim dersi keyifli bir dersti. Diğer ülkelerin eğitim sistemlerini incelediğimiz ve kendi halimize üzüldüğümüz bir ders. Bu dersi veren hocayı çok sevdim enerjik biriydi. Ben bu dersin finaline girmeyi unutmuştum. Aslında saatleri karıştırmışım. Neyseki finalden 1 gün daha doğrusu 15 saat önce öğrence sonraki gün final sınavı olacağımı öğrendim. Sağolsun açık uçlu sormuştu. Hemen teslim ettim. Açık uçlu olduğu ve kolay bir ders olduğu için yanlış yapma ihtimalim yoktu çünkü. Son dakika bu sınava girmemle bence gpa’m arttı. x.48 den x.5 yükseldi. O yüzden belki de finali kaçırmam benim için hayırlı olmuştur.
Test hazırlama dersini veren hocayı okulun en disiplinli hocamızdı. Kendisinden bir dönem daha ders aldığım için çok mutluyum. Sınavlarda en çok zorlayan hocalardan biriydi kendisi aynı zamanda. Ayrıca bir grup ödevi vermişti bize bu hoca. Test hazrılama ödevi. Eğer eğitim nline olmasaydı o hazırladığımız testi öğrencilere uygulayaıp analizini yapacaktık. Online eğitim bazen işe yarayabiliyor. Flipped olarak işledik dersleri. Ders videolarından not çıkardım ki bu dönem hakkında yazılı bir belgem olsun.

Grup ödevi çok iyi geçti. Grup ödevi sayesinde arkadaşlarımla zoomdan konuşabildim ve açtığımız whatsapp grubunu hala kullanıyoruz. Adını bile değiştirmedik “Testing and evaluation”.
Artık her ayda iki üç kere depresyona giriyorum. Evde oturmaktan mı dersiniz, vaktimin çoğunu bilgisayar ekranında geçirmekten mi, odaklanamamaktan mı, beklentilerden mi, şuan başka bir yerde tercihen orta bahçede çiçeklenmiş ağaçların altında olmaktansa evde olmaktan mı bilemiyorum. Galiba depresyon kişiliğimin bir parçası. Açıkçası depresyonum bana güzel efkarlı şiirler yazdırdığı zaman seviyorum.
Üniversite ile ilgili attığım tivitler ve diğer fotoğraflar. Çünkü neden olmasın . UYARI: fangirl mode ON
Mezun olmadan önce bir Tübitak projesine katılmasaydım kötü hissederdim, hem cv’me ekleyecek yeni bir belgem oldu. Ama belge olmasa bile sırf konusu yüzünden bu projeye katılmak isterdim. Bu projeyi geçen yıllarda kendisinden ders aldığım, derslerinde çok yorulduğum ama çok şey öğrendiğim bir hocam düzenliyordu ki bu yazıyı kendisine yazının ortasından hediye etmiştim Ne tesadüfki projede bu filmi izlemek ödev olarak verildi 🙂

Corpusu hiç duydunuz mu? “Corpus” (çoğulu Corpora) ya da Türkçeye geçmiş haliyle “Derlem” konuşulan ama genellikle yazılı dilin cümle bazlı veri tabanıdır. Derlemlerde araştırmacılar çoğunlukla cümle yapıları ve kelimeleri araştırırlar, hangi sıklıklarda, hangi kelimelerle kullanıldıklarına bakarlar, hatta hangi tarihler arasında kullanıldıklarına, bağlamlarına falan bakarlar. Daha iyi anlamak için bir derlem örneği. Derlemlerin kendi içlerinde çeşitleri var, tıbbi derlemlerden tutunda içinde sadece çocukların konuşmalarına kadar hatta film replikleri olan bile var. Benim bu derlem çeşitleri arasında en çok dikkatimi çeken korona virüse ayrılmış bir derlem bile var.
Genellikle sözlük yazarları, dilbilimciler ve araştırmacılar ilgilenir derlemle. Ara yüzü karmaşık olduğu için öğretmenler ve öğretmenlik okuyanlar genellikle yüzüne bakmaz derlemin ve bu proje de bu eksiği gidermek için yapıldı.
Proje sayesinde yeni arkadaşlar edindim, tatlış bir elt grubuna katıldım ve en önemlisi yeni faydalı bir şeyler öğrenip kendimi iyi hissettim. İlerde derlem üzerinde çalışmayı düşünebilirim. Türkçenin geleceğe kalması ve insanlarla uğraşmak yorucu olduğu için daha çok düşünebilirim. Bu proje sayesinde Türkiyede bu işte uğraşan insanlaru yakından tanıdım ve onlardan birinin öğrencisi olduğum için tekrar kendimle gurur duydum.
Önceki yazılarda bahsetmiştim hep katılmak istediğim ama katılamadığım bir okul kulübü var diye. Edebiyat ve masal kulübü. Geçen yıllarda sanat festivali etkinliklerine katılıyordum bu yılda katıldım. Zoomdan oldu tabi ama güzel oldu. Bu klüp sayesinde yazar Erkan Karasoy, karikatürist Eren Boz, otoportre sanatçısı Rugül Serbest, fotoğrafçı Faruk Akbaş, müzisyen Aytaç Doğan ve çocukluğumdan beri seslerini duyduğum ama kim olduklarını bilmediğim seslendirmenler: Uğur Taşdemir (kendisi aynı zamanda bir blogger ve youtuber) Figen Sümeli, Günyol Bakoğlu, Berna Başer LÜTFEN HESAPLARINI TAKİP EDEREK BU SANATÇILARI DESTEKLEYELİM, hepsinin linkini ekledim.
Ölmeden önce yapılacak işler listeme Uğur taşdemirin seslendirme derslerine katılmayı da ekledim bu arada. Gerçekten etkinliğe diğer seslendirmen arkadaşlarını çağırınca kendimi bir film izlerken buldum resmen. Sohbetlerini dinlemek bile beni çok mutlu etti.
Şiir ve Masal Klubünün dergisi için yazdığım kabul görmemiş şiirim. Korona zamanı hayatımı ve depresyonumu güzel anlatıyor ve evet ilk mısrayı Gripinden çaldım. Şiirin neden kabul görmediğini ve o dergide yayınlanmadığını bilmiyorum. Ama neyse kulüp hakkında kötü düşünmeyeceğim. Şair değilim kötü şiirler yazabilirim. En azından burda yayınlıyorum.
Hadi ağla, ağla kaçıp giden zamana Hıçkır, sızlan, bağır çağır susma Gözyaşlarıyla dökülen yapraklara Bir türlü gelmeyen güzel baharlara Hep hızlı biten asla yetmeyen yazlara Göz açıp kapanyıncaya kadar geçen yıllara Yitip gidemeyen hiç sönmeyen umuda Açıp kaybolması bir olan çiçeklere ağla Bitmeyen problemlerle uzaktaki geleceklere Acı ve acıtan gerçeklere, olmayan adalete Değişip küçülen hayallere, dinmeyen yağmurlara Hadi ağla görüşürüz bile demeyen dosta İtiraf edilmemiş aşklara, bitmeyen kavgalara Batan güneşe, yıldızsız geceye, ışıksız aya Bulutlu gökyüzüne yabancı aynalara ağla Yalancı yüzlere, hayalete dönüş hatıralara Hadi ağla, ağla yeter ki içinde tutma Herkes der geçer, zaman tez biter Kimse demez ama ağlaya ağlaya geçer Hadi sen de ağla yeter ki içinde tutma Hadi sen de ağla -E.S. /Alumina
Bu dönem aynı zamanda internetten çok burs aradım ve online toplantılara katıldım. Ama sonra derin bir depresyon dönemine girip çoğunun tarihlerini kaçırdım ve bazılarına belge yetiştiremedim. Ama bir burs programına katıldım ve reddedildim. İyi tarafından bakmak gerek en azından belge hazırlamayı öğrendim(?). Ve belge hazırlarken en zor şeyin referans mektubu istemek olduğunu farkettim. Başarılı bir öğrenci sayılrım ama yine de mektup istemek zor. Burs programı bulmak zor, kazanmak zor programa başvurmak daha zor. Belge hazırlamak en zoru. Gerçekten yorucu ki belgeleri düzgünce hazırlayamadığımdan şüpheleniyorum özellikle o kompozisyonları ve cv’yi çok aceleye getirdim. işleri sona bırakmaya meyilli olmamdan ötürü normalde 1 ayda anca hazırlanan belgeleri 1 haftada hazırlamaya çalıştım. Kaç kere fotokopiciye gittim, belge tarattım saymadım bile. Hatta imzalı öğrenci belgesi almak için bizim okula da gittim. Neyse az çok belge hazırlamayı öğrendim.
IELTS sınavına girdim. Aslında bu sınava Martın sonunda girdim ve ilk defa böyle bir sınava girdiğim için yazmak istedim. İlk defa derken okulun hazırlık atlama sınavını bu tür sınavlardan saymıyorum. Sonuçları daha hızlı açıklanıyor ve elyazım doktorlarınkinden beter olduğu için sınavı bilgisayardan almayı seçtim.
Yaklaşık bir yıldır Kadıköyü görmemiştim ve heyecanlıydım. Hava o gün çok yağmurluydu ve soğuktu. Sahilin yanındaki metro durağından Kadıköyün simgelerinden biri olan boğa heykeline yürüdüm. Sokaklar belki de biraz sabah saatlerinde olmasından boştu. Boğa heykeline varınca etrafa bakınıp sınava gireceğim binayı bulmaya çalıştım. Simitçiye sordum bana British Council binası yerine English Time dil kursunu gösterdi. Google haritalarda Biritish Council Kadıköyü arattığımda English Council diye yakınlardaki başka bir kursu gösterdi. Etrafta dolana dolana kafayı yemişken bir sokağa girdim yoldan geçen adama yol sormamla yolu buldum. Sınava 10 dk kala sınava girdim.
Sınav çok harika bir binada yapılıyordu. Gerçekten yeşil eski bir köşktü. Study UK şeklinde aratırsanız binayı bulmanız çok daha kolay olur. Sınava girmeden önce eşyalarınızı koyabilceğiniz bir dolabı size veriyorlar. O dolabın anahtarı ile sınava girebiliyorsunuz. Sınav iyi geçti. Bilgisayarların başına oturduk ve küçük aralarla sınavı olmaya başladık. Klavye sesleri bazen çok agresif geldi. Konuşma sınavında gerildiğimi hatırlıyorum çünkü konuşmacı sınavını yapan bir Türktü. Ve konuşma sınavları tuhaf bir şekilde karşılıklı yapılmıyor, sınava giren daha çok kendi kendine konuşuyor sınavı yapan da dinliyor. Bana hava durumu ile ilgili bir şeyler çıkmıştı ben de yağmurlu havaları ne kadar sevdiğimi anlatmıştım. Sınav görevlileri çok yardımseverdi bu arada. Bana gözlük buğulanmaması için özel üretilen bir silme bezinden bahsettiler hatta konuşma sınavdan önce kullanmama izin de verdi
Konuşma sınavı için sıramı beklerken kadıköyü gezdim ve mephistoya uğradım. Gerçekten çok özlemişim sokakları.
2020 yılında yasaklardan dolayı aile geleneği olan lale görmeye gidememiştik. 2021 yılında gittik ama Hıdiv kasrı o kadar bakımsızdı ki içim acıdı. Geçen yıllara kıyasla çok çok çok az lale dikilmişti ve bahçe çok bakımsızdı. Çok üzülmüştüm ama o sıralar derdi bitmeyen ülkemin bu derdi gözrmezden gelmesine hiç şaşırmadım. Yukarıdaki fotoğraflar Hıdiv kasrından çok Emirgan parkında çektiğim resimler. Lalelerime kavuştuğum için mutluyum. Kendime de lale alıp baktım. Çok güzel çiçekler değil mi ?
Japonca kursuna devam ettim ve japonca sınavına da girdim. Okulla beraber devam etmesi zordu ama katılabildiğim katıldım. Japonca sınavına Ankarada girdim ne yazıkki, normalde yazın istanbulda yaparlardı ama korona malum. Canım arkadaşlarım takma adı Hon Hon ve Archidec ile hızlı trene binip gidecektik. Sonra Archidec bizi sattı, ailesi ile gidecekmiş sonra sınava bir hafta kala korona oldu sınava giremedi. Hon Honla ben hızlı trenle gidip gelmeyi düşündük ama trenin saatleri bize uymadı. O yüzden bir gün erken gidip bir gece orada kalırız diye düşündük ama kalıcak yer bulamadık, misafirhaneler açmıyordu ve hotellere çok güvenemedik açıkcası. Hon Honda bu yüzden gidemedi. Ben son dakika babamı ikna edip gittim. Sınav sırasında bir arkadaş edindim, kendisi benim önümde oturuyordu, instagram hesabından Japonca notları paylaşıyor, takip etmenizi öneririm. Ve Fuyu da sınava girmişti. Onunla sınavda tanışacaktım ama olmadı. Sınıfının önünde bekledim ama sınavdan çıkınca ismini seslenemedim. Çekindim. Ya onun beklediği gibi biri değilsem. Kendisi bu blogta benden sonra en çok yorum yapan kişi ve kendisi ile mesajlaşması çok keyifli. İnsanın ortak hobilerde ana dilinde konuşabileceği birini bulması büyük nimet. Ama uzun süredir ona mesaj atmadım, hoş o da bana atmadı. Beraber moshikamiyi oynayacaktık ama ben hala vitama crack atmadım. Tekrar sohbet edebilecek miyiz meraktayım. Ayrıca kendisi benim ilk defa internetten tanışıp buluştuğum kişi olacaktı, belki hala olacaktır : ) Ankara izlenimlerine gelirsek, açıkcası Ankarayı ben sınavda olduğum sırada kız kardeşim ve babam gezdiği için bir şey diyemeyeceğim. Benim babam da annem de Ankarada üniversite okuyup mezun oldular ve ben hep annemin üniversite yaşantısına özenirdim. Nedenini az da olsa anladım. Ankarada üniversiteler genel olarak merkezde ve her yer birbirine yakın. Annem öğrenciyken şehir içinde sürekli yürüdüğünü söylerdi. Ufff çok kıskanıyorum annemi ya. Tabi onun zamanında eğitim online değildi. Neyse Babam anneme nispet olsun diye önceden takıldıkları yerde fotoğraf çekildi, kız kardeşim kitapçıları gezdi ve ben sınav saatini yanlış anladığım için 1-1,5 saat arabada beni beklerken kitap okudular. Sınav Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesindeydi. Binayı beğendim ama bahçesi biraz küçük gibi. Olayın özeti şu ki Ankarayı tekrar gidip görmek istiyorum adam akıllıca.

Ankarada takıldığım o kısa süre boyunca yaptığım en efsane olay ASPAVA’da yemek yememdi. Evet SSK yedim, harikaydı. Tekrar yemeyi çok isterim. Arkadaşlarımı getirip yedirmeyi de. Bahsedildiği kadar varmış. Masaya gelen her şey ikramdı resmen. Patates kızartmalarına ve sosa doyamadım gitti.
Mezuniyet
Yeni rektörden Allah razı olsun, öyle bir mezuniyet töreni düzenledi ki online eğitimin acısının bir kısmını çıkardı. Baştan başlayalım, neredeyse mezuniyetime gitmeyecektim çünkü o tairhlere yakın bir tarihte kpss olduğu ve arkadaşlarımın çoğu sınav girecekleri için mezuniyete katılmayacaklarını söylemişlerdi ama sonra gideyim dedim. İnsanın başına her zaman gelen bir olay değil bu dedim.
Mezuniyetime ailem önem vermiyor sanıyordum. Meğersem veriyorlarmış. Annemler mezun olunca anneannem ve büyükbabam ona bilezik almışlar. Annem de bana o yüzden pahalı bir takı aldı. Aldığı günden beri hiç çıkarmadım. Babam ben mezun olurken şehir dışındaydı, abim de öyle. Zaten ikisi de lisede mezun olurken yanımda değillerdi, çok umursamazlar böyle şeyleri. Mezuniyetten sonra eve gelice tebrik ettiler ve babam harçlık verdi ve hediye olarak bir şeyler aldı. Ben annem kızkardeşim beraber gittik mezuniyete. Ve söylemişmiydim mezuniyete bir gün kala elbiseyi, takıları ve ayakkabıları ayarladım, size ertelemede bir dünya markası olduğumu söylemiştiö

Annem daha önce hiç okuluma gelmemişti. Gidince ve kocaman bahçeyi görünce neden okulumu bu kadar çok sevdiğimi anladı. Okulumun bahçesi benim için cennete en yakın yer. Arabayı park ettik. Yol tarifime güvenmedikleri ve bu konuda haksız olmadıkları için etrafı iyice öğrenmeye koyuldular. Çok kalabalıktı. Her yer. Takılan maskeler rağmen gülücükler havada uçuşuyordu. Gençlik heyecanı, mezuniyet harika bir havaydı. Harika bir atmosfer
Çoğunu yıllardır, bazılarını aylardır görmediğim arkadaşlarımla bir arada olmak ve mezun oluyor olmak harika bir histi. Çok özlemişim hepsini. Gelmeyen arkadaşlarımı gözlerim aradı ama iyi ki gitmişim dedim. Yaklaşık tüm sınıfın yarısı oradaydı. Beraber olmak, o grupla beraber olmak harikaydı. O ortamda bulunmak. Hocalarla konuşmak falan. Bol miktarda fotoğraf çektirmek.
Sonra tören başladı. Okulumun açılış tarihine atıfta bulunarak tam 19.11’de. Bir Temmuz gecesi olduğu için hava aydınlıktı tabi. Konuşmalar arasında en akılda kalan Rektörün Usisi kapattığını bunu yapan rektör olduğu için kendisiyle gurur duyduğu konuşmaydı. Orada öyle bir çoştuk ki anlatamam. Rektör yeni sistemi denemek istiyorsak bir dönem daha okulda kalabileceğimizi de ekledi😂.
Sonra fakülteler sırayla sahneye çıktı. Her mezun olan bölümün ayrı bir müziği vardı. Şarkıları dinlerken ya bize güzel şarkı düşmezse diye endişelendim ama efsane bir şarkı düştü. Bizim fakülte sahneye sondan 3. çıkan fakülteydi o yüzden hava çoktan kararmıştı. Biz sıramızı beklerken diğer hocalar geldi ve onlarla görüştük. En çok görmek istediğim hocaya denk gelemedim ama olsun, bu dönem kendilerinden ders aldığım ve yukarıda bahsettiğim hocalarla ve sınıf arkadaşlarımla bol bol fotoğraf çekildim.
Sonra sahne sırası bize geldi. Harika bir andı. Herkesin heyecanı yüzünden okunuyordu. Sahnede yerlerşirken rektörle çak yaptık. Adam yakından çok daha sempatik bir insan. Ve yıllardır görmediğim artık bölüm başkanımız olmuş hocayla da el sıkıştım. Çok iyidi. Sahneye çıkmadan elimize verilen ruloları kaldırıp fotoğraf çekildik ve sahneden çıktık.


Törenle ilgili kötü olarak hatırladığım tek şey bizi sahneye alan konuşmacıydı, tüm bölümleri sahneye alırken uzun uzun onları öve öve çıkarmıştı bizi de eğitim fakültesi mezunları buyrun çabuk olun diye çıkarmıştı.
Tüm bölümler sahneye çıktıktan sonra tören kep atma ve ışık şovuyla devam etti. Kepimi tabiki de kaybettim. Artık sesten ve gürültüden yorulmuştum ve bizimkilerin başına tüm bu tören boyunca ne geldiğini çok merak ettiğim için erken çıktım. Arkadaşlarımla son kez sarıldım ve bizimkileri aradım. Ayrıca tören cüppesini ve şalı çok sıra olmadan geri bırakmak istiyordum çünkü alırken çok sıra olmuştu. Kepimin kaybolduğunu söyleyince bana bir tane daha kep verdi cüppeyi teslim alan adam. Bu kepimde okulun arması yoktu ama olsun. Okuldan çıkarken sıra vard, ciddi bir araba sırası sebebi otopark ücretiymiş.
Eve varınca kendimi çok mutlu ve tatmin olmuş hissediyordum. Ve çok tuhaftır saatlerce aç kalmış olmama rağmen kendimi hiç aç hissetmiyordum. Mutluluk bazen karın doyuruyor.
2. Mezuniyet

2. mezuniyet töreni kpss’den dolayı katılamayan öğrenciler için yapılmış bir törendi. Ama saatinden dolayı yine katılım az oldu. Keşke haftasonu ya da öğleden sonra 5-6 gibi yapılsaydı. Katılmak isteyen ama işten dolayı katılamayan çok arkadaşım var. Ben de normalde katılmayacaktım ama aylardır yıllardır göremediğim arkadaşlarımın hatrına katıldım. Gitmişken diplomamı aldım ve mezun öğrenci kartımı da yaptırdım ve de okulun bahçesinde uzun uzun ağladım. Uzun zamandır görüşmediğim hocalarımla görüştüm. Gittiğime memnunum. Bu sefer okulumun arması basılı kep bulabildim ve artık iki tane rulom var. Gelen arkadaşlarla sonra yemek yiyip ayrıldık. Yine çok güzel bir ortamdı. Çok özlemişim o arkadaşları çünkü diğer törene gelememişlerdi.
Okula geri dönmeyi çok istiyordum. Üniversiteli olmayı ve okulumun canım ortabahçesinde bir tenefüs arası arkadaşlarımla oturmayı çok istiyordum. Her şeyden çok istiyordum. Online mezun olmak bu yüzden canımı acıtıyor.
Üniversiteden mezun olurken yapmayı en çok istediğim şeylerden biri, birini bulmaktı. Anlaşabileceğim birini. Beraber ortabahçede oturup yaprakların düşüşünü izleyebileceğim birini. Saatlerce konuşsakta birbirimizden sıkılmayacağımız birini. Üniversite çeşitli insanları bulabileceğimiz yerdi, değil mi?
Hoşlandığım bir çocuk vardı. Yaşam tarzlarımız çok farklıydı, görünüşümüz de öyle. Normalde kulaklığımı kimseyle paylaşmam ama onunla paylaşmıştım, anlamadı işte. Onu seviyorum sanırım. Sürekli aklıma geliyor, aylar geçti hala geliyor. Okul açılsaydı ben ona açılacaktım ama okul açılmadı.

Diğer arkadaşlarla beraber, onun da içinde bulunduğu bir grupla ortabahçede oturmuştuk ama o zaman romantik ilişkiler yoktu, hiç olmadılar ama neyse. Yine de onunla beraber düşen yaprakları izlemiştim. Buna mutlu olmalıyım değil mi? Belki tekrar karşılaşırız belki yakın belki uzak gelecekte. Belki çoktan biri vardır hayatında. Belki eğer birini düşünüyorsan o da seni düşünüyordur psikolojik gerçeği gerçektir ve o da beni düşündüğünden dolayı ben onu düşünüyorumdur. Ya da…
Online eğitimin en güzel zamanlarımdan bazılarını çalmış gibi hissediyorum. Arkadaşlarımla içemediğim daha çok kahveler vardı. Gezemedeğim daha çok yerler. Tenefüs aralarında hocalarımla yeterince muhabbet edemedim. Yüksek lisans yapmak istesem de öğrencilik yıllarım gibi olmayacak, biliyorum.
Mezun olurken özellikle son aylarda kendimi, çok boş ve yetersiz hissediyordum. Bu histen yeni yeni sıyrıldım. Ya da hala sıyrılmakla uğraşıyorum. Canım ülkemin problemleri de bu dönemlerde daha da arttı sanki. Ekonomi de battıkça batıyor zaten. Twitterımın gündemini başka ülkeye çevirdim haberlere bakmamak için, sonrasında bir süre twitter kullanmayı bıraktım zaten hassas olan ve gittikçe bozulan ruh sağlığımı korumak için. Ve iş bulmanın zor olması kpss’nin daha da zor olması ve sürekli bu tedirginliklerin olması ruhen çok yorucuydu bu dönem. Ormanlar yandı ve boun olayları… Bir dönem ciddi depresyondaydım ve yaptığım tek şey yemek yiyip oyun oynamak ve deli gibi müzik dinlemekti.

Müzik dinlemek bu dönemde en çok yaptığım şeylerden biriydi. Günde 12 saat dinlediğim oluyordu. Kulaklıksız dinleyemiyordum çünkü kulaklık takınca gerçekten dünyadan, hayattan kopma hissi veriyordu.
Bu geçirdiğim (mezun olma) dönemini bir şarkıyla özetlemek isteseydim bu şarkıyı seçerdim. Hem o yıl çıkmış olması hem en çok dinlediğim şarkılardan biri olması hem de duygularımı benden daha iyi anlatması sebebiyle bu şarkıyı seçerdim.
Shuuen no Virche ve Genshin Impact bu okul dönemi boyunca bana güç verdiğiniz için teşekkürler. ShuVir otomatenin yeni çıkardığı oyundur. Ben oyunun ilk fragmanı yayınlandığından beri takip ediyorum. Bana gelecekle ilgili bir şeylere heveslenmemi sağladığı için çok teşekkür ediyorum. Ve ilk defa bir oyunu deli gibi takip ettim. Switchim olunca oynayacağım ilk oyunlardan, henüz Japoncam yetmese de. Oyunun karanlık bir tonu olması, karakterlerin ortaçağ kıyafetleri ve hatta LotR’u zanımsatması ve ana karakterin tasarımı beni oyuna aşık etti resmen. İçimden bir ses en sevdiklerim arasına girecek diyor bu oyun, oyunun incelemelerinin karışık olmasına rağmen. Scien ve Yves tanışacağımız günü dört gözle bekliyorum.
Genshin Impactse internette çok gördüğüm, karakter tasarımlarına hayran olduğum bir oyundu. Normalde mezun olduktan sonra oynamayı planlıyordum ama tabi ki öyle yapmadım.
Bu oyunu oynamak tez yazarken stres atmama çok yaradı. Bu oyunla ilgili uzun bir yazı yazmayı düşünüyorum ama ben yazana kadar Snezhnaya’ya varmış oluruz. Biraz sadece biraz oynamayı abartmış olabilirim👀 ve oynarken telefonum hafızasına ve şarj süresine zarar vermişimdir mutlaka. Ama efsane bir oyun. Benim beklentimin çok çok üzerine çıktı ki kendime Welkin Moon aldım. Başlarda hikaye çok basit geliyordu şimdi her olayın katman katman incelenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Onun dışında bu dönem evden çıkamayınca online oyunlara sardım, bknz. Genshin Co-Op mode ve Among Us. Arkadşlarla discord eşliğinde bu oyunu oynamak harikaydı. Keşke daha çok yapsaydık. Keşke tekrar yapsak.
Yetişkinliğin bir ölçüdü varsa o ölçüt geride bıraktıklarımız ve geride bırakma yeteneğimiz galiba. Yetişkin olmak istemiyorum, hiç bir zaman istemedim. O sıkıcı dünyaya girmek ve çevremdeki insanları bu dünyaya sürüklemek çok korkutucu geliyor. Ama geçmişe takılı yaşayamam yoksa online eğitimin benden çaldıklarını ben kendimden kendi kendime çalarım. Neyse belki de olay bittiği için üzülmek değilde yaşandığı için şükretmektir.

Ben öğrenme serüvenime devam edeceğim ve yetişkinlikle boğuşma serüvenime de. Bu yazıyı yazmam çok uzun sürdü. Bu yazıyı yazamıyor ve yayınlayamıyor olmak beni blogtan soğuttu. Çünkü biliyordum bu yazıyı yazmadan rahat edemeyecektim çünkü birilerinin bu dönemde neler yaşadığımı, öğrencilerin neler yaşadığını az çok bilsin istedim. Çünkü biliyordum bu yazı bir nevi benim iç hesaplaşmam ve üniversite günlerime veda olacaktı. Artık vedalaşma vaktim geldi. Artık huzur içinde diğer yazılara, hayatımın devamına odaklanabilirim.

(Yazı demişken bloga çok yazı yazamamın bir başka sebebi de başka yerlerde yazıyor olmam. Yazar olmak istiyorum demiştim yıllar önce, o zamanlar çok ciddi değilim ama artık ciddiyim. Fantastik kitap serimi yazmaya başladım : )
Zamanın olaylar üzerine tuhaf bir etkisi var, her şeyi iyimserleştiriyor. Bu yazının ilk versiyonları çok daha depresifti. Ve artık günlükden biraz anı niteliği taşıyor bu yazı çünkü aradan aylar geçti. Neyse… Yaşandı bitti. Eklemeyi unuttuğum şeyler mutlaka vardır mesela İstanbul-Kocaeli mekik dokumam, ailevi sağlıksal problemlerim ve üniversiteden mezun olduktan sonra gelen boşluk hissi gibi… Ama dediğim gibi zamanın olaylar üzerine iyimser bir etkisi var. Ama o boşluk hissinden bir yazıda mutlaka tekrar bahsedeceğim.
Espriyi anladınız mı bilmem ama arada boşluk var.
Bu yazıyı yazmam aylar sürdü, YAZDIĞIM EN DAĞINIK YAZI. Farklı dönemlerde farklı duygularla yazılmış bir çok yazının karışımı aslında.
Şimdi öğretmenlik maceralarım ya da beceriksizliklerimle devam edeceğim sanırım. Yazıyı buraya kadar okuduğunuz için gerçekten çok teşekkürler. İyi ki varsınız. Yorum bırakırsanız çok sevinirim.
En yakın zamanda tekrar görüşmek üzere.
-Alumina
Uzun bir aradan sonra merhaba!! öncelikle yazında bana da yer verdiğin için çok teşekkür ederim, beni unutmamış olmana çok sevindim ;w; gelecek ayki jlpt için yine başvurdum, belki -umarım- Ankara’da bu sefer görüşebiliriz XD aslında sana bir kere mesaj atmıştım ama uzuuun bir süre cevap gelmedi. sanırım bildirim gitmedi. ve mezuniyetine epey değindiğin için tekrar söylemek istedim, tebrik ederim!! Shuuen benim için de bu sene en merakla beklediğim şey oldu, bitirmek üzereyim ve bu kadar beklediğime değdiği için o kadar mutluyum ki 🙂 umarım sen de benim kadar keyif alırsın.
BeğenLiked by 1 kişi
Mesaj hiç gelmedi, kontrol etmiştim ama aaa çok tuhaf. Teşekkür ederim 🤩 Ben kış jlptye giremiyorum ne yazıkki tarihleri kaçırmışım. Shuuen o kadar güzel mi? Bws gibi mi? Spoiler yememek için kendimi çok zor tutuyorum.
BeğenLiked by 1 kişi
aa üzüldüm;; yine yazın başvuracaksın o zaman? evet Shuuen epey derin ve güzel!! trajedisi ve karanlık atmosferi BWS’yi andırıyor aynen. spoiler yemek yerine kendin deneyimlemeni isterim çünkü hikayesi de karakterleri de çok güzel… bizzat tanımanın yerini tutmaz gibi
BeğenLiked by 1 kişi