Film

The Marriage Story

Herkese Merhaba

Bu film o kadar güzel, duygusal ve gerçekçiydi ki nereden anlatmaya başlayacağımı bilemiyorum. Ve bu yazıda hakkıyla anlatabildiğimi de zannetmiyorum.

İzlemediyseniz ve boşanma arifesinde ya da ailevi kavgaların içinde değilseniz mutlaka izleyin. Öneririm.

Filmin konusu en basit haliyle boşanan bir aile ve boşanma süreci. Ama boşanma ve boşanma süreci basit bir şey değil ki. İşin içine o kadar çok insan giriyor ki sadece iki kişinin boşanmasına rağmen. Bu paragraftan sonrası spoiler içerecektir, duyurulur.

Charlie ve eşi Nicole New York’ta oturan ikisi de oyunculuk yapan, hatta Charlie aynı zamanda ikisinin çalıştığı tiyatro grubunun yönetmeni ve başıydı, bir ailedir. Bir de küçük çocukları vardır adı Henry. Film çiftin evlilik terapistine gitmeleri ve birbirleri hakkında mektup yazmaları ile başlar. Mektuplar sayesinde ana karakterleri, biz seyirci, az çok tanırız ama Nicole yazdığı mektubu sesli okumak istemez ve bu çiftler terapisinin sonu olur. (filmin en sonunda bu beni çok düşündürdü, karşılıklı mektupları okusalardı her şey farklı olur muydu?)

Los Angeles’ta yaşamak isteyen Nicole ve New York’ta kalmak istiyen Charlie. Bu afişleri çok beğendim.

Nicole aslen Los Angeles’lıdır ve oyuncu bir aileden gelmiştir, Charlie ile birlikte Los Angeles taşınmak ve oradaki dizi projelerinde yer almak ister ama Charlie New Yorktaki hayatını ve tiyatro grubunu terk etmek istemez. Bu ve yıllardır biriken kırılmalar, kırmalar ve yanlış anlamalar, anlamlandırmalar sonucu Nicole Los Angeles’tayken Charlie’ye boşanma davası açar ve kendisine dişli kelimesinin hakkını sonuna kadar veren bir avukat bulmuştur. Charlie de avukata gider ve avukat ücretini söyleyince şoke olur. Olaylar gelişir. Önceleri filme Nicole’ün gözünden bakarken yavaş yavaş Charlie’yi de anlamaya başlarız ikisinin de hataları, doğruları, yanlışları var deriz sonra duruşmalara geçeriz.

Cidden filmdeki avukat ve boşanma sahneleri beni mahvetti. Adalet sistemi bana hep ürkütücü gelmiştir ama boşanma avukatlığının bu kadar uçtuğunu bilmiyordum, hatta filmde bir replik vardı “ceza avukatları insanın en iyi yönünü, boşanma avukatları en kötü yönünü bulur” tarzı bir şeydi. Gerçekten son duruşma sahnesinde iki tarafın avukatlarının birbirlerinin kirli çoraplarını döktükleri sahnede, davayı kazanmak için ne var ne yok diye kavga ettikleri ve iyice sokak kavgasına dönen sahnede ben utandım, ben çiftlere üzüldüm ki o sahnede Nicole’ün gözleri yaşlıydı zaten. Duruşmaların sahip oldukları paranın tamamından fazlasının avukatlara gitti iyi mi.

Film hakkında söylenecek, düşünülecek çok şey var ama ben burada susuyorum. Ama şunu söylemeden edemeyeceğim Henry’ye çok üzüldüm. Filmin sonunda okuma yazmayı yeni yeni söken Henry’yi babası bir mektubu okurken bulur. Mektup Nicole’ün filmin başında okumak istemediği mektuptur.


Bu filmdeki oyunculuklar gerçekten efsane. Genellikle süslü, iddialı rollerle tanıdığımız Scarlet Johanssons buradaki yalın anne rolünü hiç sırıtmadan oynamış. Helal be. Filmin atmosferine çok uymuş. Avukatı oynayan Laura Dern’den de bahsetmek lazım, kadın harika oynamış, avukatlardan soğuttu beni, o kadar iyi oynamış ki en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü almış. Tebrik ediyoruz.

değinilmesi gereken, daha çok gereken bir konu ve Laura bence oscarı bu sahne ile kazandı.

Burada Adam Driver’a ayrı bir paragraf açmak istiyorum. Adam döktürmüş ya(look at the pun:)). Gerçekten ağlattı ve hayran bıraktı. O nasıl oyunculuktur. Tebrikler. Kendisini ilk yeni Star Wars film serisinin ilk filmindeki Kylo-Ren karakteriyle tanımıştım. Filmin yarısından çoğunda maske taktığı için çok sallamamıştım ve serinin diğer filmlerini de izlemedim zaten. Ama bu filmde özellikle kavga sahnesinde oyunculuk nedir nasıl yapılır 101 dersi verdi resmen. Adamda Benedict Cumberbatchte olan şey var, yakışıklı oyuncu deyince ilk onu göstermezsin ama karizmatik adam gibi Adam oyuncu diyince şapka çıkarırsın. O ses tonu, o mimikler, o şarkı söyleyiş mest etti. “Adama neden oscar vermediniz lan!?(look at the pun again)” diye tam celallenicekken o yıl oscarın kimin aldığını hatırlayıp oturdum.

Onun dışında filmin yönetmeni ve senaristi Noah Baumbach’ı da tebrik etmek gerekiyor bence. Filmde aynı zamanda efsane kamera açıları kullanılmış, özellikle çiti beraber kapattıkları sahne metaforik olarak da çok iyidi. Ayrıca filmde ağlamadım desem yalan olur.

Dediğim gibi filmde daha üzerinde durulacak çok konu var ama ben şimdi burada kesin olarak susuyorum

Herkese bol filmli günler dilerim

-Alumina

“The Marriage Story” için bir yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s