Herkese Merhaba
Meydan okumanın ikinci maddesi ile devam edelim : “Başka birisinin sana kendinle ilgili anlattığı ve hiç unutamadığın bir şeyi anlat.”

Hayalperestim, Hayalperestsin, Hayalperest
Herkese Merhaba
Meydan okumanın ikinci maddesi ile devam edelim : “Başka birisinin sana kendinle ilgili anlattığı ve hiç unutamadığın bir şeyi anlat.”
Bu yıl bloga çok az yazı yazdım. Bu eksiği gidermek adına yazı yazma challenge/ meydan okuması yapmaya karar verdim çünkü neden olmasın. Bir kaç gündür pinterestte ve diğer sosyal medya platformlarında gezindim bunu buldum tamam yapacağım çelınc bu.
Herkese Merhaba
Aylardır buralarda yoktum, neden yoktum tahmin edebilirsiniz öhöm okul öhöm. Şimdi ne yazacağımı nasıl yazacağımı yine bilmediğim için ama yazmam gerektiğini bildiğim için dap dağınık, kilometrelerce uzunluktaki bu yazıya hoş geldiniz. Vaktinizi daha eğlenceli bir şeyler okumaya ya da yapmaya ayırabilirsiniz, mesela spotify’dan haftalık keşifi dinlemek ya da camdan dışarı bakıp kırmızı bir balonun gökyüzüne uçuşunu izlemeyi ummak gibi, ama eğer burada şuan bu satırları okuyorsanız, gerçekten hala okuyorsanız, okurken okumak eyleminin yüceliğini göz önünde bulunduruyorsanız, zamanın su gibi aktığını ve hiç durmadığını, satırların anıları saklamak için güvenli bir yer olduğunu ama asla yetmediğini tecrübe ettiyseniz, okumaya devam ediyorsanız…. cidden hala burada mısınız?
(Not bu yazıyı okurken yazmaya başlamıştım, şimdi mezun oldum hatta iş bile buldum. öncesinde şu yazıyı okumanızı tavsiye ederim, okuyacaksanız. Bu yazı daha çok üniversiteden mezun olmamla ilgili uyarmadı demeyin)
Okumaya devam et “Dağınık Yazı [6/??]: Geri Dönüş”Herkese Merhaba
Yakın zamanlarda izlediğim bir filmden bahsedeceğim size.
Herkese Merhabalar
Yazı yazacağım geri döneceğim dedim ama henüz tam istediğim gibi bir geri dönüş yapamadım. O yüzden şu sıralar başımdan geçen ve beni meşgul eden iki olaydan bahsedeyim ki yazı yazmış olayım.
Birinci olay iş bulmam. İkinci olay evli-mutlu çocukluk arkadaşını ev ziyareti.
Okumaya devam et “Şu Sıralar…”Herkese Merhaba
Hayattan bıkmış ama yine de yaşayan, bu zor zamanlarda yaşayan çalışan herkese merhaba
Yine ben geldim. Uzun bir aradan sonra hoş geldim mi bilemiyorum ama bu blog benim biricik evim. İlgilenemediğim artık ilgilenme zamanı gelmiş evim. Erteleye erteleye bir hal oldum, geri dönüşümün vakti geldi ve o vakit şimdi şuan.
Okumaya devam et “Herkese Merhaba, Yine Ben”Nice Yıllara! iyi ki varsın Bir hayalperestin Eskiz Defteri
Gerçek hayatta doğum günümü kutlamayı sevmem. Ama geçen takip ettiğim blogların birinde böyle bir post görmüştüm, okuması keyifli gelmişti. Tüm yıl boyunca yazdığı yazıları özet geçiyor, tıklamalardan bahsediyor ve o yıl olan olayları özetliyordu. Ben de benzer bir yazı yazmaya karar verdim. Tüm yılı özetlemekle uğraşamam ama sevdiğim yazılardan, tıklamalardan, tuhaf arama terimlerinden bahsedebilirim. Ayrıca bu yazıda yeni blog yazmaya başlayanlar ve açmayı düşünenler için küçük önerilerden ve kendi tecrübelerimden bahsedeceğim.
Okumaya devam et “İyi ki Doğdun Bir Hayalperestin Eskiz Defteri 🎉”Herkese Merhaba
Bugün çok blogta yazıp yazmasam mı diye arada kaldığım sonra telefonumda kitapla çektiğim güzel fotoğraflar olduğunu hatırlayıp yazısını yazayım dediğim bu kitapla karşınızdayım.
Bazen aklıma gelen şeyleri, düşüncelerimi ve kendimi edebiyat yapıp havalı olduğumu düşündüğüm satırları telefonumdaki notlara kaydediyorum. Bir kaç ay sonra bakıp bunu gerçekten ben mi yazmışım diyorum. İşte onlardan bir tanesi.
Okumaya devam et “Bir şeyler…”Herkese Merhaba
Bu yıl yaptığım kitap okuma meydan okumasının ilk kitabı ile karşınızdayım. Aslında ilk kitabın Japon bir şeyler olmasını istiyordum ama evde bu kitap vardı ve bundan başlayayım dedim. Kitabımızın adı “Rüzgar gibi Geçti” İngilizcesi ile “Gone with the Wind”. 1936 yılında Margaret Mitchell tarafından yazılmış ve 3 yıl sonra da filmi çekilmiş. Filmi henüz izlemedim ve açıkcası izleyecek cesaretim yok. Nedenini anlatacağım…
Okumaya devam et “Rüzgar gibi Geçti (kitap)”Herkese Merhabalar
Yine hiçbir şey yapasımın gelmediği günlerde bari bir Kore dizisi izleyeyim, belki içim kıpır kıpır eder diye düşünüp başladım bu diziye. İlk 5 bölümü çok akıcı ve hızlı ilerledi. Henüz bitirmedim ama buyrun şimdiki küçük inceleme yazım.
Okumaya devam et “Cheese in the Trap”Herkese merhaba
Geçen gün bir komedi filmi izledim. Uzun süredir böyle komik filmler izlemediğim için bu blogta yazayım dedim. Filmin adını Türkçeye “Dick ve Jane İşbaşında” diye çevirmişler. Film aslında eski bir film, 2005 yapımı, başrolünde Jim Carrey var ama Jim Carrey’nin diğer filmleri kadar popüler değil (neden acaba ?) Bence Yes Man’den daha iyi özellikle espriler ve işleniş bakımından.
Selam
Şu sıralar çok doluyum bir yandan da çok boşum. Şu zihinsel yorgunluk denen şey başıma geldi galiba. Ya da hep buradaydı… Uzun süredir bloga yazamadım, Aslında bir şeyler yazdım ama hepsi taslaklarda birikiyor… Sanırsam dijital biriktirme hastalığına yakalandım…. Böyle bir şey var mı emin değilim, ama evde duygusal bağlarımız olan eşyaları biriktirdiğimiz gibi bilgisayarımızda da gereksiz ekran görüntüleri ve pdf’ler biriktiriyoruz…
Okumaya devam et “Dağınık yazı (5/??)”Herkese uzun bir aradan sonra merhaba
Final haftasının yoğunluğunda uzun süre yazı yazamamıştım. Neyse kendimi motive etmek için quotefancy‘den sevdiğim, bana umut veren, fikir veren en önemlisi beni motive eden sözlerden ve alıntılardan oluşan bir yığın arka plan indirdim. Bilgisayarımda arka planların her 3 saate bir değişmesini ayarladım ve bir şey söyleyeyim mi bu uygulama işe yaradı. İneklemeye başladım. Artık sürekli ekrana bakıyorum değiştiler mi, hangi söze sıra geldi diye. Bazılarını sizinle de paylaşayım dedim.
Gözümüz yollarda kaldı 2021. Hoşgeldin. Umarım 2016’dan beri süregelen gelen gideni aratır zinciri arık seninle kırılır. Çok bir şey beklemiyorum senden. Sadece evde tıkılı kalmayayım dışarıda arkadaşlarımla vakit geçirebileyim ve eğitimime yurtdışında devam edebileyim.
2020 birçok yönüyle ilginç bir yıldı, rezil bir yıldı, baş ağrısıydı, g*t yarasıydı, yarasaların üşüştüğü mağaraydı, acı vericiydi, nefes kesiciydi (kötü anlamda), acılarla doluydu, en çok ölmek istiyorum dediğim yıldı, keşke bir sayaç tutsaydım kaç kere ölmek istiyorum dedim diye milyarlara yaklaşmışımdır eminim. Umudun bittiği zamandı ve dünyanın sonuna geldiğimizi hissettiren yegane yıldı. Hala son dakika uzaylılar dünyayı basacak ve 2020 zirvede bitirecek diye bekliyorum.
Herkese Merhaba
Bu yazıda en sevdiğim otome oyunlarından biri olan Collar x Malice’ten bahsedeceğim. Ayrıca bu yazıyı White Fuyuya hediye ediyorum(nasıl oluyorsa artık😁) umarım en yakın zamanda bu oyunu oynar ve yorumlarda tartışırız : ) O olmasaydı bu yazı daha aylarca taslaklarda beklerdi 🙂
Bu oyun ilk olarak 2016 yılında Japonyada PSVita için piyasaya sürüldü, yapımcı şu ana kadar bu blogta incelemelerini gördüğünüz diğer tüm oyunlar gibi Otomate/idea factory. Bir yıl sonra Aksys tarafından İngilizceye çevrilip diğer pazarlara sunuldu. Şahsen benim en sevdiğim otome oyunlarından biri olan bu oyunu aksiyon, polisiye, gizem seven herkese öneririm. Bitirdikten bir süre sonra boşluğa düşüp adalet hakkında uzun uzun düşünmeye başlayabilirsiniz duyrulur. oyunun resmi web sitesi için tık tık.
Okumaya devam et “Collar x Malice”Herkese merhabalar
Son zamanlarda izlediğim çok keyifli bir o kadar da ilginç bir animeyle karşınızdayım yine. Animemiz edebiyattan esinlenmiş fantastik bir mafya hikayesi.
Okumaya devam et “Bungou Stray Dogs + Kitap Okuma Meydan Okuması 2021”For Turkish here/ Türkçesi için Buraya
Hey there
After telling how I started to play otome games, I can talk about the second game I played. This otome game is seen one of the classics, developer is again Otomate, publisher is Idea Factory. This game was first released in Japan 2011, for PSP later ported on PSVita, IOS, Android and lastly computers/Steam.
If you wanna play, I recommend playing on steam. You can either play in English or Japanese. I do not recommend playing on phone, because it is more expensive on appstore or googleplay store idk why. If you’ll ever want to play though
I started to play this game before reading anything about it. It was on sale, even without sale it was cheaper than many games and developer was otomate. It was about a girl who lost her memories, just like title says. and I thought it would be a fluffy story about girl tries to regain her memories. I was so wrong. Thriller, mystery, danger, Tokyo, thriller, modern times are some keywords of this story. Aside from them, the games theme colours are dark as it is seen, could be a clue about that game isn’t fluffy.
Blutv bu hafta sonu ücretsizdi. Bende uzun zamandır ertelediğim bir diziye başlama kararı aldım “Handmaids’ Tale” ya da Türkçe çevirisiyle “Damızlık Kızın Öyküsü”. Dizi Dizinin şu ana kadar 3 sezonu yayınlandı ve devam ediyor.
UYARI !!! Bu dizi herkese göre değil. Distopya seviyor ve feminizmle ya da genel olarak insan, toplum, çevre gibi konulara ilgi duyuyor ve ağır, oldukça ağır temaları kaldırabiliyorsanız öneririm.
Bu dizi Margaret Atwood’un aynı isimli kitabından uyarlama ve söylemeden edemeyeceğim gerçekten çok güzel uyarlamışlar. Kitapta olmayan ama hikayenin geçtiği evreni genişleten eklemelerde bulunmuşlar. Bunu kitabını geçen yıl okumuş biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim(kitaptan kısaca bahsettiğim yazarken büyük ihtimalle kafam bir karış havada olan yazı için buyurun).
Kısaca tekrar bahsetmek gerekirse gelecekte çevre zehirlenmelerinin ve savaşlardan sonra dünyadaki çocuk doğurabilen kadın sayısı oldukça azalmıştır. Bunları düzeltmek adına Amerika’da yeni adıyla “Gilead”tatotaliter yeni bir devlet kurulmuştur ve bu devlette kadınlar üç (aslında 4? ama onları sonra öğreniyoruz) sınıfa bölünmüştür. Mavi giyinen, çocuk doğuramayan ve devleti yöneten komutanların eşleri olan kadınlar. Kırmızı giyinen, çocuk doğurabilen ve komutan eşlerine hizmet eden “damızlık kızlar”. Ve çocuk doğuramayan, komutan eşi de olmayan, sarı ya da yeşil giyinen hizmetçilik eden “marthalar”. Kitabımız Waterford ailesinin damızlık kızı olan “Offredin(Fredinkinin)” başından geçenleri anlatıyor.
Yazının buradan sonrası dizi ve kitap hakkında daha detaylı olacağından kitabı okumadıysanız ya da diziyi izlemediysen buradan sonrasını okumayınız.
UYARI SPOİLER !!!
Okumaya devam et “Handmaids Tale 1.Sezon”Herkese Merhaba
Biliyorum, kulağa tuhaf gelebilir ama bence Görsel Romanlar (erogeler dışında) elimizdeki en iyi dil öğrenme, dili geliştirme araçlarından biri, ve işte nedenleri
Bir dili öğrenmenin en iyi yolu o dile mümkün mertebe maruz kalmaktır. Bunu yapmanın en bilinen yolları da hedef dilde kitap okumak, film ya da dizi izlemek, o dilin konuşulduğu yerlerde bulunmak vesaire…
Neredeyse 3 yıllık bir otome oyuncusu olarak bu oyunları oynamamın Japonca öğrenimimi nasıl etkilediğini ve tecrübelerim paylaşmama izin verin. Ve yabancı dil öğrenimi üzerinde üniversitede eğitim alan biri olarak sebeplerimi dinleyin.
Okumaya devam et “Görsel Romanlarla Dil Öğrenme”